Tarihten silinmek istenen
milletimizin, bilakis tarihe yön vermeye devam edeceğinin en açık mesajlarından
biri olan bu zafer, milli belleğimizden asla silinmeyecektir. Bugün hepimize
düşen görev, cumhuriyetimize ve kazanımlarına hassasiyetle sahip çıkmak,
ülkemizi uygarlık yarışında en üst sıralara taşımak olmalıdır. Nitekim, Türkiye
bugün demokraside, ekonomide, ulaşımda, eğitim ve sağlıkta katettiği
mesafelerle; adalete, hukuk devleti ilkesine, insan hak ve hürriyetlerine olan
bağlılığıyla muasır medeniyetlerin üzerine çıkma hedefine her zamankinden çok
daha yakındır.
Bağımsızlık mücadelesinin ardından kurulan Cumhuriyetimiz,
gelişen demokrasisi, güçlü ekonomisi, tarihi ve kültürel birikimiyle bölgesinin
ve dünyanın ışık saçan ülkelerinden biri haline gelmiştir. Dünyanın güçlü ve
etkin ordularından birine sahip olan Türkiye, milli bütünlüğümüze ve
güvenliğimize yönelik tehlikeleri bertaraf edecektir. Kahramanlığı ve
cesaretiyle tarihte özel bir yer edinen askerimiz bölgesinde ve dünyada barış
ve istikrarın güvencesidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı,
hem Cumhuriyete ve demokrasiye açılan bir kapı, hem de çoğulculuğa ve çok
sesliliğe giden yoldur. 30 Ağustos, Atatürk ilke ve devrimlerinin filizlenerek
kök salmaya başlayacağı sürecin yolunu açan Zafer Bayramının tarihe
kaydedilişidir.
30 Ağustos ruhuna ve azmine bugün de büyük bir ihtiyaç vardır. Ne var ki, bu kutlu zaferin anlamına ve sonuçlarına bütünüyle nüfuz etmek yerine, tüm dikkatler 30 Ağustos’taki tebrigatı kimin kabul edeceği hususuna odaklanmıştır. Dönemsel güçlerinden dolayı şuurları kapanarak milletimizin anlam kaynaklarını heba eden gafiller, elbette er ya da geç haklarında verilen milli hükümden kurtulamayacaklardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder