Nereleri Gezelim
Tahtakuşlar Etnografya Müzesi: Mitolojik İda Dağı’nın
eteklerinde kurulu Tahtakuşlar Etnografya Müzesi, Türkmenlerin kültür ve
sanatını gözler önüne seren, Unesco ödüllü bir mekân. Akçay’dan 6 km . sonra Çamlıbel yoluna
girdiğinizde sol yol sizi Tahtakuşlar’a , sağ yol ise Çamlıbel’e ulaştırıyor.
Takiben 1-2 km .
sonra Tahtakuşlar Köyü’ne girdiğinizde Etnoğrafya Galerisi karşınıza çıkıyor.
Alibey Kudar tarafından kurulan galeri, 1991 yılında açılan Türkiye’nin ilk
özel etnografya müzesi ile aynı zamanda 1992 yılında açılan ve Türkiye’de ilk
kez bir köyde kurulan sanat galerisi. Galeride, Orta Asya’dan Türkiye’ye göç
eden Türk boylarının ilginç ve özgün kültür varlıkları, giyim, ev eşyaları,
aletleri, halıları ve çadırları her türlü sanat yapıtları, yazmalar, kolyeler,
nazarlıklar...vb. ile dünyada sergilenen en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağası
yıl boyunca sergileniyor. Haftanın her günü açık.
Sütüven Çağlayanı: Zeytinli-Beyoba üzerinden ulaşılan
çağlayan görülmeye değer yerlerden. Kızılkeçili Çayı üzerinde.
Hasan Boğuldu: Kızılkeçili Çayı üzerinde bulunan
Sütüven Çağlayanı’nın biraz ilerisinde doğal kayanın havuz haline dönüştüğü
güzel bir piknik yeri. Masa ve oturacak yerler bulunmakta.
Zeytinli: Akçay-Edremit Karayolu’ndan 2 kilometre içeride
bulunan Zeytinli Beldesi Kazdağı eteklerinde kurulmuş şirin bir kasaba.
Mehmetalan Köyü’nden Kazdağı’nın zirvesine ulaşılıyor. Hasan Boğuldu ve Sütüven
Şelaleleri hemen Zeytinli’nin 1-2 kilometre üstünde. Beyoba Köyü’nden sonra bu
şelalelere ulaşılıyor. Zeytinli’de eski sistem zeytinyağı elde edilen
fabrikaları gezebilirsiniz. Zeytinli Çay Bahçesi, Zeytinli Çayı’nın kenarında
bulunan piknik ve mesire yeri, Zeytinli merkezden 500 metre ileride.
Zeytinli Altınkum Mevkii: Zeytinli’nin Akçay bölgesinde
bulunan Altınkum mevkii; belediye plajı, çay bahçeleri, otel, motel, pansiyon,
yeme-içme tesisleri ve eğlence yerleri ile turizme hizmet sunmakta.
Kızılkeçili-Çağlayan: Kızılkeçili Çayı, Sarıkız
yaylasından çıkarak, derin ve geniş bir vadide ilerleyerek Kızılkeçili Köyü’nün
yanından geçiyor. Kızılkeçili Akçay’a 2 kilometre uzaklıkta.
Çağlayan piknik yeri köyün hemen yanı başında. Çay kenarı piknik için son
derece elverişli olup, ulu ağaçların gölgelediği şirin bir köşe.
Akçay-Kızılkeçili arası yürüyüş yapmak isteyenler için son derece uygun. Köyün
merkezinde ayrıca şirin bir çay bahçesi mevcut. Sütüven Şelalesi’ne bu köy
üzerinden de ulaşılabiliyor.
Tahtakuşlar Köyü ve Kazdağı Türkmenleri: Oğuz
boylarından biri olan 'Ağaç Eri'ler, 13. yüzyılda Moğol baskısından kaçarak
Hazar Denizi'nin kuzeyine göç etmişler. Önce Horasan'a, ardından Irak'a uzanan
bu göç öyküsü, Toroslar'a kadar devam etmiş. Tahta işlemedeki ustalıkları
nedeniyle, onlara "Tahtacı Türkmenleri", kısaca
"Tahtacılar" denmiş. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u almayı kafasına
koyduğu zaman, kullanacağı gemi ve kızakların kerestelerinin İda Dağı'ndaki
ağaçlardan işlenmesini emretmiş. İşin 'erbabları'nın Toroslar'da yaşadıkları
anlaşılınca, Tahtacı Türkmenleri'ne yeni bir göç yolu gözükmüş. Padişahın
fermanı üzerine develerini yükleyip İda'nın yolunu tutan Tahtacılar, burada
Midilli isyanlarını bastırmada da kullanılan 67 adet geminin yanı sıra, birçok
ahşap malzeme de yapmışlar. Fetih sonrasında yöreyi terk etmeyip, Türkmen
geleneklerini sürdüren köyler kurmuşlar.
Kaz Dağı'nın görkemli ağaçları büyük yangınlar geçirmeden
önce, yörede av hayvanlarının bolluğu anlatılır. 1860'larda yerleşik düzene
geçen Türkmenler, bu yüzden kurdukları köylerden birine "Kuşlar
Bayırı" demişler. 1948'de, köyün adını, alın teri döktükleri ağaçlara ve
geleneklerine saygıyla, "Tahtakuşlar" olarak değiştirmişler.
Altınoluk'tan
Akçay'a doğru giderken, yolun 15.
km .sinden (Akçay’a 5 km . kala) sola sapıp iki kilometre asfalt bir
yol ile Tahtakuşlar Köyü'ne ulaşılıyor. Edremit Körfezi'nin mavisi ile sırtını
yasladığı dağların yeşilinin içine saklanmış bir inci beyazlığındaki evleri ile
ilk görenleri büyülüyor, Tahtakuşlar.
Zeytinyağı Fabrikaları: Sızma ve kontinü denilen
sistemlerle zeytinin sıkılarak zeytinyağı elde edildiği fabrikalar şehir
merkezinde görülebilir. Ayrıca zeytin, zeytinyağı, sabun gibi ihtiyaç maddeleri
ticareti yapan bir çok dükkan ve mağazalar görülmeye değer.
Kadıköy: Edremit’e
3 kilometre
mesafede bulunan Kadıköy, çam ormanlarıyla kaplı, temiz havasıyla tercih edilen
şirin bir köy. Kadıköy’e 1
kilometre mesafede bulunan Şıpşıp Dede, büyük bir
kayanın kenarında, kapalı bir mekanda, çok sayıda ziyaretçisi olan bir yatır.
Türbenin altında bulunan mağaradan taş alıp dilekte bulunanlar, dilekleri
yerine geldikten sonra taşları tekrar geri getirirler. Şıpşıp Dede’nin hemen
yanında bir de piknik alanı var. Körfezi kuşbakışı gören bu mevkide çam
ağaçlarının arasında güzel ve dinlendirici saatler geçirebilirsiniz.
Altınoluk bölgesinde nereleri Gezelim?
İda Dağı’nın (Kaz Dağı) güney eteğinde, Edremit Körfezi’nin
kuzey kıyısında, Altınoluk sınırları içerisinde antik bir şehir olan Antandros
için antik yazar Strabon, Antandros, üst kısmında Aleksandreia adı verilen bir
dağa sahiptir ve bu tanrıçalar, Paris tarafından seçilmek için gelmişlerdir
diyerek, Hera, Athena ve Aphrodite arasındaki güzellik yarışması mitosuna
Antandros’un ev sahipliği yaptığını vurgulamıştır.
Troas bölgesinde yer alan bu önemli kentin ilk kuruluş
evresi hakkında antik kaynaklar farklı bilgiler vermektedir.
Alkaios’a göre bir Leleg yerleşimi; Skepsisli Demetrios’a göre bir Kilikia kuruluşu; tarihin babası olarak kabul edilen Herodotos’a göre bir Pelasg yerleşmesi; Thukydides’e göre bir Aiol yerleşimidir.
Alkaios’a göre bir Leleg yerleşimi; Skepsisli Demetrios’a göre bir Kilikia kuruluşu; tarihin babası olarak kabul edilen Herodotos’a göre bir Pelasg yerleşmesi; Thukydides’e göre bir Aiol yerleşimidir.
İda Dağı’ndan elde edilen keresteler nedeniyle antik dönemde önemli bir tersane
olan Antandros, bu özelliği ile tarih boyunca dikkatleri üzerine çekmiştir
Assos'ta nereleri
gezelim?
Akropol: Antik kenti gezmeye başlamak için yukarıya,
Behramkale Köyü’ne çıkmak gerekiyor. Köyün daracık parke taşlı sokaklarından
geçilerek çıkılan Assos akropolü 238 metre yükseklikte. İç surlar Osmanlı
döneminde ve günümüzde onarım görmüş. Hem denize, hem de karaya egemen bir
tepeye kurulan Akropol(antik kent), 3 kilometre uzunluğunda bir surla
çevrili.Akropolün kuzeyinde iç içe günümüzün Behramkale köyü yer almakta.
Dönemin mimarisini gözler önüne sermesi bakımından çok önemli bir yere sahip
olan surlar, işçiliği ve farklı stillerde yapılmış kapılarıyla dikkat çekiyor.
İşçiliği ve mimarisi açısından döneminin en önemli surlarından biri olarak
nitelendiriliyor.
Behramkale Köyü: Antik Kent’in hemen yanında kalan
Behramkale Köyü, harabeleri ve yeni yapılanan modern evleriyle ilginizi
çekebilir. Tarihi camiyi görmeden burayı sakın terk etmeyin. Ayrıca I. Murat
zamanında yapılmış ve bugün kullanılmayan Tuzla Çayı üzerindeki köprü de
gözünüzden kaçmayacak.
Athena Tapınağı: M.Ö. 530′da, Akropol’ün en yüksek
yerine (236 metre
yüksekte) kurulan Athena Tapınağı, Assos kalıntılarının en önemli yapısı. Yunan
mitolojisinde Zeus’un kızı bilgeliğin sembolü Athena, el sanatlarının ve
zanaatın koruyucusu olarak da biliniyor. Kentin koruyucusu olan Tanrıça
Athena'ya ithaf edilmiş olan tapınağın mimarlık tarihi açısından da önemli bir
özelliği var. Tapınak, adını taşıdığı tanrıçaya yaraşan kabartmalı frizleri ve
işçiliğiyle dikkat çekiyor. Athena Tapınağı’ndan ancak iki basamaklı podyum,
günümüze ulaşabilmiş. Kazılarda ana bölümde bulunan Helenistik Dönem çakıl
mozaik döşeme ve sunak, daha sonra yok olmuş. Tapınağın kabartmaları, Paris,
Boston ve İstanbul Arkeoloji müzelerinde. Dorik başlıklar, sütun kaideleri ve öbür
mimari kalıntıları çevrede görebilirsiniz.
Ayrıca ünlü filozof Aristoteles de üç yıl boyunca burada
dersler vermiş. Hem Ege Denizi’ne hakim muhteşem manzarası, hem tarihi ile
Athena Tapınağı, saatler geçirilebilecek bir yer.
Tapınağın da bulunduğu antik siteye giriş ücretli. Ancak
öğrencilerden para alınmıyor. Tapınak, uzun bir akşamüstü yürüyüşünün ardından
güneşin batışını seyretmek için ideal bir yer. Tapınağın bulunduğu alan ayrıca
her yıl Eylül ayında yapılan Assos Festivali’ne ev sahipliği yapıyor.
*Agora: Akropol’ün güney yamacında. Çevresinde dönemin
resmi yapıları yer almakta. Agora Tapınağı’nın, M.Ö. 2. yüzyıldan kalıntılarını
görebilirsiniz. Bu yapı daha sonra kiliseye dönüştürüldüğünden, özgün planı
hakkında bir bilgi yok.
*Bouleuteiron (Meclis): Agora’nın doğusunda. Kürsü,
heykeller ve küçük anıtsal yapılardan oluşuyor.
Gymnasium: M.Ö. 2. yüzyılda yapılmış. Agora ile
batı kapısı arasında. Dört yanı Dorik üsluptaki sütunlarla çevrili, taş döşeli
bir avlu biçiminde. Girişteki yarım daire şeklindeki basamaklar, günümüze ne
yazık ki ulaşamamış. Kuzeydoğusunda Bizans döneminden kalan bir kilise ile
güneybatısında da bir sarnıç bulunmakta.
Tiyatro: M.Ö. 2. yüzyılda Agora’nın yakınına kurulmuş.
Son yüzyıla dek tümüyle korunan yapı, günümüzde restorasyon çalışmalarıyla
kullanılabilir hale getirilmeye çalışılmakta. Geleneksel Grek tiyatro planına
uygun olarak, at nalı biçiminde olduğu sanılmakta. Roma döneminde yenilenmiş.
Stoa: Önü sütunlu, üstü örtülü galeriler (revak). Biri
Agora’nın kuzeyinde, öbürü de güneyinde yer alıyor. Kuzeydekinin M.Ö. 3.
yüzyılın sonunda ya da 2. yüzyılın başında yapıldığı sanılıyor. İki katlı,
Dorik üslupta yapılmış. Alt katta, sütunların arası dörtgen panolarla
süslenmiş. İkinci katın duvarında, tavanı oluşturan ağaç kütüklerin yerleştiği
delikler görülebiliyor. Aynı dönemden olan güney stoa, üç katlı. Orta katta 13
dükkan bulunuyormuş. Alt katta ise sarnıç ve 13 hamam yer almaktaymış.
Nekropol: Helenistik ve Roma dönemlerinden kalmış.
Nekropol’ün batı ve doğu kapılarını bağlayan yol boyunca, mezar ve anıtlar
sıralanmış. Batı kapısının kuzeyinde, Publius Varius’un mezar kalıntıları
bulunmakta.
Hüdavendigar Camii: XIV. yüzyılda, I.Murat döneminde,
Assos yıkıntıları arasında yüksek bir tepeye kurulmuş görkemli bir yapı. Bizans
ve Roma dönemi kalıntılarının kullanılmış olması oldukça ilginç. Alçı mihrabı
süsleyen yaprakların içi, kabartma rumilerle bezenmiş. Mihrap nişinin yanlarında
sütuncuklar bulunmakta. Ana mekan, 8 köşeli kasnağa oturan bir kubbeyle örtülü.
Son cemaat yerinin iki yanı kapalı olup yanlarda basık kemer, ortada
uzunlamasına tonozla örtülü. Minaresi olmamasına rağmen ihtiyaç olduğunda halen
cami olarak kullanılmaktadır.
Behramkale Köprüsü: XIV. yüzyılda Tuzla Çayı üstüne
yerel taşlardan yapılmış. Sivri kemerli yan gözler 7 metre , orta göz 15 metre yüksekliğinde.
Köprüyü bugün yayalar kullanmakta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder